top of page
Yazarın fotoğrafıAslı Derin

AYDINLANMA ÇAĞI, MOZART, TURQUERIE VE ALLA TURCA KAVRAMLARI

Güncelleme tarihi: 10 Eki 2022

AYDINLANMA ÇAĞI, MOZART, TURQUERIE VE ALLA TURCA KAVRAMLARI

AYDINLANMA ÇAĞI (1715-1789)

Aydınlanma, Avrupa’da 17. ve 18. yy felsefesi içinde Fransız Devriminin özgürlük, eşitlik ve adalet ilkeleriyle şekillenen; temelde Hegel, Locke, Voltaire, Diderot, Fransız ansiklopedicileri ve Kant’ın eleştirel felsefesiyle ilişkilendirilen geniş kapsalmlı bir akım olarak karşımıza çıkar. “Akıl Çağı” olarak da adlandırılır. Bu dönemin en önemli yanlarından biri, ilk modern ansiklopedilerin bu dönemde tamamlanmasıdır.

Aydınlanma felsefesi; geleneksel otoriteye -özelikle din ve feodalizme- eleştirel yaklaşır. Korku ve batıl inançların yerine ger.eği yerleştirmeye çalışır. Akıl ve doğa kurallarına dayanan sosyal düzen kurmanın yolunu arar. Hümanizm ve rasyonalizm bu çağın iki altın anahtarıdır. Bilime verilen önem artmıştır. İnsan düşünerek her şeyi açıklayabilir, denmiştir. Bilimlerin alt sınıflarına ayrılması bu dönemde ortaya çıkmıştır. Bilgi, en büyük güç olarak kabul edilmiştir. Sanattaki din etkisi artık geri planda kalmıştır. “Sanat toplum için” düşüncesi benimsenmiştir. Fakat büyük devlet insanları için müzik yazılmaya devam edilmiştir.

Barok Dönemde metafizik hakimken (Barok Dönem eserlerinde genelde mitolojik veya dini konular işlenirdi), Klasik Döneme Aydınlanmanın etkisiyle rasyonalizm hakim olmuştur. Kameratalar bu dönemde sistemleşmiştir: kamerata (camerata), aydınların sanat ve sanat sorunları üzerine konuşup yeni fikirler ürettikleri topluluklardır. Yunan medeniyetlerinden ilham alınarak oluşturulmuşlardır. Bu topluluklarda ressam, besteci, mimar, yazar gibi farklı meslek gruplarından kişiler bir araya gelip dönemin sorunları üzerine tartışırlardı. Aydınlanma Çağı, Klasik Dönem sonu ve Romantik Dönem başına kadar (Beethoven’ın son dönemi) hüküm sürmüştür. Bu dönemde sahne dekorları sadedir. Tonalite bugünkü son halini bu dönemde almıştır. Tonalite kavramı, doğuşkanlar üzerine düşünülüp ortaya çıkmıştır; bir sese ayırıcı özelliğini veren frekans aslında o sesin üstünde, onunla aynı anda tınlayan farklı seslere temel oluşturan en kalın sese aittir. Temel sesin üzerinde tınlayan bu seslere doğuşkanlar ya da armonikler denir. Temel ses kadar güçlü olmamaları nedeniyle, doğuşkanlar tek tek açık bir biçimde duyulmazlar. “Viyana Klasikçileri” olarak anılan Haydn, Mozart ve Beethoven bu dönemin en önemli bestecileridir. Bu dönemde İtalyan sanatından ayrılıp Alman ve Viyana halk şarkılarını yüceltilip milli bir algıyla hareket edilmiştir. İlk olarak Haydn’da beliren bu isten, Mozart’ta en olgun meyvelerini vermiştir. Beethoven’ın elindeyse yalnızca sanatçının kişiliğine bağlı bir idealizmada yücelmiştir.

TURQUERIE

Alla Turca kavramının dışında, Fransa’da ortaya çıkan, 16. ve 18. yy arası sanatın her alanında etkisini gösteren, Osmanlı İmparatorluğu etkisi barındıran, gerçek ya da fantastik bir stile sahip Turquerie akımı ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Alla Turca akımının bu alandaki ilk akım olduğunu söyleyemeyiz. Turquerie, oryantalizmin bir koludur. Oryantalizm veya Şarkiyatçılık, Yakın Doğu ve Uzak Doğu toplumlarının, kültürlerinin, dillerinin ve halklarının incelendiği Batı kökenli araştırma alanlarının tümüne verilen isimdir. Turquerie akımı etkisinde verilen bazı önemli eserler: Rameau – “Les Indes Galantes”, Haendel – “Tamerlano (Timur)”, Mozart – “Die Entführung aus dem Serail (Saraydan Kız Kaçırma)”dır. İlk önemli Tenor rolü olan Bayezit rolünü barındırması nedeniyle Tamerlano Operasının Opera Tarihinde önemli bir yeri vardır. Bu Opera, Fetret Devri’nde kardeşler (I.Bayezit-Timur) arasındaki taht kavgasını konu alır. Bir Opera-Bale olan Les Indes Galantes (İyi Yürekli Hindistanlılar) bestelendiği zaman -Avrupa’ya göre- uzak ülkeler olan (Türkiye, Peru, İran ve Kuzey Amerika) “Hindistan” olarak anılırdı. Bu eserde bu ülkelerde geçen sevgi ve aşk olayları ele alınmaktadır. Ayrıca Gioacchiono Rossini’nin “Il Turco In Italia (İtalya’da Bir Türk) adlı 2 perdelik operasında harem konusu işlenir. Bu operada olaylar Erzurum ve Napoli’de geçer.

ALLA TURCA

2. Viyana Kuşatması’nın 1683’te yenilgiyle sonuçlanmasının hem Osmanlı İmparatorluğu hem de Avrupa için önemli sonuçları oldu. Osmanlı’nın Tuna Nehri’nin batısında fetih yapamayacağı fikri iki tarafta da güçlenirken 1699 Karlofça Anlaşması’yla nihayete eren süreç, Osmanlı’nın gerileme döneminin başlangıcı oldu. Yüzyıllardır bölgeyi etkileyen “Osmanlı tehdidi”, 18. yüzyılla birlikte ortadan kalkarken özellikle Viyana’nın kültürel hakimiyetindeki çevrede “Türk” bir korku objesi olmaktan çıkarak “egzotik” bir simgeye dönüştü. Bunun sanatta zaman zaman oryantalist zaman zaman gerçekçi karşılıkları oldu.

Mozart’ın yanı sıra Beethoven’ın da bir Türk Marşı bulunmaktadır. “Turkisch March”, 2/4lük ritmi ve askeri bir yürüyüş ritmini andıran yapısıyla adeta Türk mehteran birliklerine atıfta bulunmaktadır.

WOLFGANG AMADEUS MOZART (27 Ocak 1756-5 Aralık 1791)

Küçük yaşlardaki icra gücü ve yazdığı eserler nedeniyle halk tarafından “Harika Çocuk” olarak tanınmıştır. Kısacık ömrüne birçok önemli eser sığdıran, Bach’ın müziğinden olduça etkilenen besteci Haydn’ın öğrencisi ve yakın arkadaşıydı Konuyu müzikal olarak doğru şekilde dinleyiciye aktarır. İsim yapmış büyük bestecilerin dramatik sanatta olgunluğu ileri yaşlarında gerçekleşirken Mozart, genç yaşta parlayıp yükselmiştir. Gençlik eserleri bile sanatçının güçlü ifade gücünü ortaya koymaktadır. Ezgi bakımından İtalyan, dramatik etki bakımından Fransız Operasını örnek aldı. Viyana Klasikçileri arasından hiçbir besteci Opera sanatının kaderini onun kadar belirleyememiştir. Müziğin bütün kollarında eserler vermiştir. “Alla Turca-Türk Tarzında” kavramını ilk kez klasik anlamda bir düzene oturtup kullanan kişidir.

L’oca del Cairo

1783’te yazılan “Kahire Kazı” yarım bırakılmış bir operadır çünkü besteci o sırada daha önceden bestelemeyi istediği “Lo Sposo Deluso” operasını yazmaya yeniden başlamıştır.

Operada olay, Türkiye’de geçer. Yapma bir kazın içine saklanan genç aşık, bin bir güçlükle ve büyük tehlikeler atlatarak sevdiği kadının hapsedildiği kaleye girmeyi başarır.

Zaide

1780 yılında yazılan eser yarım kalmış bir operadır. Eserin diğer adı “Baba ile Oğulun ve Kızın Esarette Beklenmedik Karşılaşmaları”dır.

Sultan Süleyman’ın sarayında Hıristiyan bir köle olarak bulunan Gomaz, saraydaki kızlardan biri olan Zaide’ye aşıktır. Sarayda Padişahın çok güvendiği ve inandığı bir kişi olan Allazim tarafından gizlice ve bile isteye korunan aşıklar, tam saraydan kaçacakları sırada yakalanıp Sultanın huzuruna getirilirler ve eser burada kesintiye uğrar.

Mozart, işlemesi çok zor bir librettosu (libretto: Opera metni) olan bu eser sayesinde Saraydan Kız Kaçırma operasını yazma cesareti bulabilmiştir. Zaide Operası, Gottlieb Stephani’nin dikkatini çekmiş ve Gottlieb Stephani, Saraydan Kız Kaçırma’nın librettosunun hazırlanmasında Mozart’a çeşitli yönlerden yardım etmiştir.

Die Entführung aus dem Serail (Saraydan Kız Kaçırma)

İlk gösterim tarihi ve yeri 16 Temmuz 1782, Burgtheater, Viyana, Avusturya’dır. 3 perdelik, Singspiel (şarkılı oyun) tarzında yazılmış bir eserdir. Libretto, Gottlieb Stephani tarafından yazılmıştır. Librettist, Bretzner metninden esinlenmiştir. Bu eser Mozart’ın Türk müziği ile ilgili yazdığı eserlerin başında gelir. Mozart’ın bu Opera dışında Türklerle ilgili birçok eseri bulunmaktadır: Bale türünde bestelenen ”Sarayda Kıskançlık”, “Kahire Kazı” ve “Zaide” bestecinin Türklerle ilgili eserleridir. Fakat bunlardan en önemlisi Saraydan Kız Kaçırma’dır. Bu eserlerin gerçek Türk müziğiyle alakası yoktur, bu eserlere Türk kültürü sadece konu olarak ilham kaynağı olmuştur.

Mozart, o dönem Viyana’ya gelen Türk mehter birliklerini dinlemiş ve çok etkilenmiştir. Mozart, “hümanizm” ilkesini Türk bağışlayıcılığını kullanarak gerçekleştirmiştir. Avusturya İmparatoru II. Joseph tarafından sipariş edilmiştir. Besteci operayı yazdığı sıralarda Konstanze ile evlilik hazırlığı içerisindedir ve başroldeki Soprano rolün adı da Konstanze’dir. Selim Paşa, sessiz roldür yani repliği yoktur. Osmin tipinin yarattığı komik unsur, rolü Opera Buffa (Komik Opera) janrının zirvesine yükseltmiştir. Eserde en çok dikkat çeken aryalar Konstanze’nin 2 adet “bravura”sıdır. (Bravura: virtüöz aryası)

Olay, 18. yüzyılda Paşa Selim’in çiftliğinde geçer.

1. perdede, korsanlar tarafından kaçırılıp esir olarak Selim Paşa’nın çiftliğine satılan Belmonte’nin nişanlısı Konstanze ile dadısı Blonde ve Konstanze’nin Belmonte’nin uşağı Pedrillo, ümitsiz günler yaşamaktadırlar. Paşa Selim, Konstanze’yi kendine seçmiş, Blonde’yi de köşkün bekçisi Osmin’e hediye etmiştir. Uşak Pedrillo durumdan Belmonte’yi haberdar etmiş ve Belmonte de bir imkan bulup sanki mimarmış gibi köşke girmeyi başarmıştır. Blonde’yi delice seven Osmin, Belmonte’yi çiftlikten uzaklaştırmaya çalışmaktadır.

2. perdede olay sarayın bahçesinde geçer. Pedrillo, Konstanze’yi delice seven Selim Paşa’yı, efendisi Belmonte’nin leyhine inandırmayı başarmıştır: Selim Paşa Belmonte’nin mimar olduğuna inanmıştır. Blonde Konstanze’ye Belmonte’nin çiftliğin önünde olduğunu söyler. Konstanze sevinç içindedir. Pedrilio’nun planına göre, Osmin’e uyku ilacı içirilecek ve sevgililer saraydan kaçabileceklerdir.

3. perdede Osmin, aldatıldığının farkına vararak sevgilileri kaçarken yakalayıp Selim Paşa’nın huzuruna getirir. Konstanze, Belmonte ile nişanlı olduklarını Paşa’ya itiraf eder; ondan ayrılmaktansa öleceğini söyle. Bu arada Paşa, Belmonte’nin kendisinin en azılı düşmanı Hıristiyan komutan Lastados’un oğlu olduğunu farkederek önce sevgilileri öldürmeye karar verir. Sonra iyi kalpliliği Paşa’yı intikamdan vazgeçirir. Aşıkların hayatlarını bağışlayıp onları azat ederek uzak ülkelere gönderir. Ara sıra kendisini dostça hatırlamalarını rica ederek sevgilileri serbest bırakır.

Pek çok farklı döneme ait pek çok bestecinin eserini icra etmiş bir Soprano olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Mozart Operaları, özellikle de Saraydan Kız Kaçırma Operasındaki Konstanze rolü seslendirdiğim tüm roller içerisinde -bana göre- en zorudur. Mozart ezgileri kulağa basit gelebilir fakat eserlerini icra etmesi en zor bestecilerden biridir; çok temiz bir entonasyon, sapasağlam bir kondisyon ve nefese sahip değilseniz sahne üzerinde sesinizin kısılması ya da düşüp bayılmanız işten bile değildir. Mozart bu operada Konstanze rolüne hiç acımamıştır: neredeyse operanın tamamında (Opera yaklaşık 3 saat sürmektedir) sahnede aktif olarak şarkı söyleyen bu rol; dur durak bilmeden, nefes almaya yer bulamadan çok zor pasajları arka arkaya icra etmektedir. Üstelik eserin interpretasyon (yorumlama) kısmını hesaba katmıyorum bile… Mozart ile ilgili -bir Opera Sanatçısı olarak- benim yorumlarım bu yöndedir fakat diğer enstrümanları çalan birçok müzisyenden de Mozart’ın müziğini icra etmenin ne kadar zor olduğuyla ilgili benzer yorumları birçok kez duymuştum.

Rondo Alla Turca (Türk Marşı)

Wolfgang Amadeus Mozart’ın içinde “Türk Marşı” olarak bilinen “Rondo Alla Turca”yı da içeren 11 Numaralı Piyano Sonatı’nı 1783’te Viyana’da ya da Salzburg’da bestelediği düşünülüyor. Bu dönemde ressamlar Osmanlı kıyafetlerini eserlerine yansıtmaya başladı. Habsburg hanedanının Kutsal Roma Cermen İmparatoriçesi Maria Theresia’nın, halen Viyana’daki Avusturya Ulusal Kütüphanesi’nde yer alan Türk kıyafetli gravürleri bunun en meşhur örneği oldu. Yazarlar, eserlerine “Türk” karakterleri katmaya başladı. Müzikte ise “Türk” etkisi, Mehteran esintilerinin hissedilmeye başlanmasıyla görüldü. Vurmalı çalgılar ve Türk müziğine benzeyen melodik unsurların kullanılış biçimi göze ilk çarpan özelliklerdi. Mozart, bunlardan feyz alarak bestelediği 11 Numaralı Piyano Sonatı’nın 3. bölümüne “Alaturka” adını verdi. Bölüm, “Türk Marşı” ve “Türk Rondosu” isimleriyle yaygınlaştı.

Herkese keyifli bir müzik yolculuğu dilerim…


ASLI DERİN DENİZ

3 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page